Ra’no Mullaxo’jayeva. Shavkat Rahmon she’rlarida yurt mavzusi (Şevket Rahman Şiirlerinde Yurt Konusu)

Ashampoo_Snap_2017.09.18_22h22m59s_001_.png   Şevket Rahman’ın sevgi şiirlerinde kendisine has bir gelişme mevcuttur. Şairin tarzının ilk döneminde şiirlerde ayrılık motifi, hayali visali arzu etmiş lirik kahraman tipi boy gösteriyorsa da, son dönemde lirik kahramanın sevgisi daha güçlenip, büyüyerek Yurt sevgisine dönüşüyor ve geniş anlamlı sosyal konular ön plana çıkıyor

ŞEVKET  RAHMAN  ŞİİRLERİNDE
YURT  KONUSU
Ra’no Mullaxo’jayeva

09

XX yüzyıl Özbekistan şiirinin dönemleri söz konusu olunca, edebiyatçılar 70’ li- 80’li yıllar Özbek edebiyatının temsilcilerinden olan; Şevket Rahman, Osman Azim, Hurşid Davran, Halime Xudayberdiyeva, Tilak Cura, Muhammed Rahman, Sadriddin Selimov, Yoldaş Eşbek, Azim Suyun, Kutlibeka Rahimbayeva gibi şairlerin eserlerine ayrıca önem verilmektedir. Bu şairler 70’li yılların ortalarında süreli yayınlarda görünmeye başlamalarına rağmen, edebiyatçıların dikkatini çeken güzel eserlerini ancak 80’li yıllarda yayınlamaya başladılar. Onlar kendi sözleri, güzel tefekkürleri, hiç bir şeye benzemeyen görünüşleri ile yeni bir nesil olarak Özbek Edebiyat sahnesine çıktılar.

Ashampoo_Snap_2017.11.10_13h21m23s_004_a.pngGünümüz edebiyat eleştirmeni Ibrahim Hakkulov şöyle söyler: “Bazen bir tane büyük yeteneğin dünyaya gelmesi için çok uzun yıllar gerekirken, bazen de edebiyat, birkaç yetenekli yazara birden sahip oluyor. 70’lı yılların ortalarında Özbek şiirinde de durum böyle oldu. Şevket Rahman, Osman Azim, Tilak Cura, Hurşıd Davran, Muhammed Rahman, Sadriddin Selimov gibi sanatçılar ; amaçları birbirine uygun ve bir neslin yaşıt temsilci leri idiler. Bu gençlerin her birisinde, ancak kendisine has görüş, zevk, beğeni, gönülleri fetheden dert ve sevinç motiflerinin var olduğu edebiyat eleştirmenleri tarafından tespit edildi”.

Edebiyatın dergâhı geniştir. Her bir sanatçının kendi takdiri, tarzı vardır. Birisi çabuk ün kazanıyor, ama hemen sönüyor. Başka birisinin meşhur olması, eleştirmenlerin yüksek takdirini kazanması için uzun yıllar gerekiyor. Buna rağmen o neslin temelini oluşturan temsilcileri vardır ki, onları görmemek mümkün değildir.

Yazar Nazar Eşankul; bu neslin yine bir temsilcisi Murat Muhammed Dost’un fikirleri söz konusu olunca, söyle demişti: “Biz yüksek okul öğrencisiydik. Murat Muhammed Dost; Erkin Azamov, Osman Azim: Şevket Rahman, Hurşid Dostmuhammed, Hayriddin Sultanov, Alim Atahanov gibi şair ve yazarların yeni yapıtlarını dört gözle bekliyorduk, eserleri daha boyası kurumadan okuyorduk. Maalesef, 70’lı yıllarda edebiyatımızın yeni sayfasını açmış bu kuşak sanatçılardan sonra yeni edebî kuşak meydana gelmedi. Bu nesil günümüzde de, 70’lı yıllarda olduğu gibi, edebiyatın yükünü, onun yenilenme cereyanını omuzlarına almıştır. Edebiyatın gelişmesi, takdir edilmesi için bu nesil kendisini sorumlu saymıştır”.

Yapılan bu alıntılar yazınsal toplum ve yazın biliminin, 70’lı – 80’li kuşakların şairlerinin, XX yüzyıl edebiyatındaki önemlerini ve hizmetlerini itiraf ettiğini gösteriyor ki bu bakımdan çok önemlidir.

Yazar Nazar Eşankul edebiyat kuşağı hakkındaki düşüncelerini bizimle paylaşıyor ve yazar kuşak sayılması için aşağıdaki şartlara uygun olmalıdır, diyor. Birincisi, edebiyatta var olan görüşleri genişletmek, yenilemek, bir değişiklik yapmak; ikincisi, edebiyatın gelişmesinde kendisini sorumlu saymak; üçüncüsü, nesil olarak şekillenip güçlü görüşlere sahip çıkmak, dördüncüsü, edebiyatın sınırsız olduğunu kendi yapıtlarıyla, kendi icat ve tecrübeleri ile ispatlamak.

Bunlara yeni bir bent ilave etmek mümkündür. Bütün kuşakların mükemmel olması için, herkes kendi kıyafetine sahip çıkmalıdır. Çağdaşları; bu kuşakların eserlerini kalp frekansı yönünden kıymetlendirirken; konu ve güzellik anlayışı bakımından uygun görmediler. Onları, tek bir amaç birleştirmişti. 70’lı – 80’lı yıllar kuşak şairler şiirlerinde; 30’lu-40’lı, hatta, 50’lı-60’lı yılların şairlerinde olduğu gibi, Sovyet ideolojisinin üzerini örtmek gibi siyasal kaygılar yüzünden güç duruma düştüler. Sovyet politikasını övmek yerine Anayurt, Özgürlük, Bağımsızlık konularına yönelmeler gözlendi. Şiirin şeklini geliştirerek bu uğurda çaba harcadılar. Sevgi lirizmi yine ön plana çıktı. Şairlerin incelemeleri sonucunda, ritim ve şekil çeşitliği ortaya çıktı. Özbek şiirinin seviyesini dünya ortalamalarının üzerine çıkarma çalışmaları gündeme getirildi. Bu devir kuşak şairleri; sosyalist toplum içindeki sosyopolitik koşullara karşı şiire; mücadele silahı olarak, şaire de toplum ve halkın takdirinin sorumlusu olarak baktılar. Bundan ötürü gurur duymaya başladılar. Şair Şevket Rahman bu edebî cereyanın önderi idi. Onun eserleri tamamen kendi kuşağının amaçlarına uygun olmasıyla önemlidir.

70’li-80’li yılların nesli esasen 60’lı yılların temeli üzerine boy gösterdi. Önce 60’lı yıllar kuşağını kendisine yol gösterici sayan bu kuşak, kendi kalemi ile edebiyata yeni boyutlar kazandırarak boy göstermiş, sonra da onlarla bu alanda yarışarak liderliğe talip olmuşlardır ki bu gayet doğaldır.

Eğer sanatçı; diğer kişiliklerin gölgesinde kalır da kişilik sahibi olmazsa onun var olduğunu kimse fark etmez. Bu yüzden sanatçı benliğinin ön plana çıkması şımarıklık sayılmaz. Bu, bilâkis, onun kendi manevi varlığını tasdik ettirmedir. Çünkü her hangi bir nesil benliğini gösteremezse, ara yollarda kaybolur: Sair Şevket Rahman’ın dizelerini de bu anlamda “benliği tasdik etme” meyvesi olarak anlamak lâzımdır.

Şevket Rahman’ın ömrü kısa oldu. O 1950 yıl 12 Eylül’de Oş vilayeti Karasu ilçesinin Pamir mahallesinde doğdu. Alınan bilgilere göre, şairin babası Rahmanverdi Aslan Saraylı’dır. Bu köy Şahrihan ilçesinde bulunuyor. Annesi Aftabhan da aslen Şahrihan’lıdır. Şairin çocukluğu akranlarından biraz farklı geçti. Orta okul, yüksek okula girme hayali… 1966’da ortaokulu bitiren Şevket Taşkent Devlet Üniversitesinin filoloji fakültesine girmek için 2 defa sınavı verdi, ama üniversiteye kabul edilmedi. Şevket Rahman Oş vilayeti gazetesi basımevinde önce dizgici sonra musahhih görevinde çalışmaya başladı. Gazete idarehanesinde yazar Tursunbay Adaşbayev’le tanıştı. Bu tanışma ve şiirlerinin gazetelerde yayımlanmasından dolayı şairlik kısmetinin bilincine vardı.

Moskova’daki Maksim Gorki adlı Cihan Edebiyatı Enstitüsü’nde okudu. Bu tahsil onun hayatında yeni bir sayfa açtı. Şevket Rahman Rus ve dünya edebiyatı ile tanıştı. İspanyol şiiri, özellikle Federiko Garsia Lorka eserleri hakkında derin bilgi edindi.

Moskova’daki başka bir çevre, başka bir iklim şairin gönlünde türlü türlü düşüncelere yol açıyordu. Yurt özlemi, onun güneşli yurt çocuğu olduğunu hiç unutturmuyordu. Tersine gurur duyduruyordu. Arkadaşı Sabit Madalıyev’e adadığı bir şiirinde, onun tüm eserlerinde yavaş yavaş temizlenerek, yetkin bir duruma geldiğini görüyoruz:

Biz güneşin iki çocuğu
Şehirlerde geziyoruz.
Gönlü bağlamış güneşin teli
Bu teli koparmak çok zor

Yer yüzünü şefkâte sarıp,
Gecenin yüzüne ateş çizgi çizip,
Borcumuzu ödeyerek
Güneşe yakınlaşıyoruz.

70’li 80’li yıllarda rağbette olan Yurt ve özgürlük konusu Şevket Rahman şiirlerinde Moskova’da okuduğu yıllarda boy gösterdi. Günümüzde onun “Borcumuzu ödeyerek, güneşe yakınlaşıyoruz” mısralarını gelecekten haber verici mısralar gibi kabul ediyoruz. Belki gönlü 70’lı yıllarda bağımsız gelişme yoluna girişimizi sezinlemiş ve bu önsezi güzel mısraların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Şiir, gönül itirafıdır. Şiirde insanın aklı, idrak edilmeyen düşüncelerin boy göstermesi tabii sayılır. Bu durum ancak gerçek şiir ve gerçek şairin gönlünde boy gösterir.

1975 yılında Moskova tahsili bitince Şevket Rahman Taşkent’e döndü. O sırasıyla bir kaç yayınevlerinde redaktör olarak çalıştı. “Renk Renk Lahzalar” (1978), «Yürek Kırraları» (1981), «Açık Günler» (1984), «Çiçek Açan Taş» (1985), «Uyanık Dağlar» (1986), «Hulva» (1987) adli şiir kitapları yayınlandı.

Edebî toplum Ş. Rahman’ın neredeyse tüm kitaplarına ilgili gösterdi. Olumlu eleştiriler aldı. Edebiyatçılar; Azad Şarafıddınov, Salahiddin Mamcanov, Naim Karimov, Batırhan Akramov, Umaralı Normatov, Bahtıyar Nazarov, Tursunboy Adaşbayev, Ibrahim Gafurov, Numancon Rahimconov, Ibrahim Hakkulov, Ilham Ganiyev, Artıkbay Abdullayev, Ahmet Azam, Sefa Açıl, Uluğbek Hamdamov, Musulman Namaza, Rahman Kuçkarov, Nabıcan Bakii, Kuldaş Mırza, A’zam Rahimov’un çeşitli yazı ve eleştirileriyle şiirleri hakkında düşüncelerini bildirdiler. Söz gelişi, Ahmat Azam «Renk renk lahzalar» kitabı için; “onun yeteneği şekillenecek yolunun renk renk olacağına bir işarettir. Bu kitapta bazı yerler etkilenme ve öğrenimin yararından başka yine poetik müşahedenin özgünlüğünü, mısraların ahenk ve şekil yönünden çeşitliğini, yani duygu-fikir aleminin oldukça geniş bir panoramasını görmek mümkündür.”Demiştir. Eleştirici, kitabın içindeki «Ebediyat» , «Sen beni tanımıyorsun», «Tren» , «Dağlara koş», «Eski Hatıra», «Bensiz» gibi şiirlerin tahlillerini yapmıştır.

Şairin diğer şiir kitaplar üzerinde bildirilmiş fikirleri iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci gruba dahil yazı ve eleştirilerde Şevket Rahman’ın tarzı büyük takdir görüyor. Onun şiirlerinin 80’lı yıllar Özbek şiirinin en yüksek örneklerinden biri olduğu kaydediliyor. Bildirilen fikir ve düzenceler şair Ş.Rahman’ın konu, gaye ve lirik izlenmeleriyle ilgidir. Eleştirmenler, şairin 80’lı yıllarda ki şairlerin arasında bulunduğu yerini tespit etmeye çalışmışlardır..

İkinci gruba dahil fikirlerin bir kısmında ise, Ş. Rahman’ın eserleri çıkar gözetmeden tahlil edilirken, onun Sovyet ideolojisinin etkisinde kaldığına dair değerlendirmeler yapılır ve açık seçik husumet görülebilir. Şevket Rahman’ın «Seylenme» (seçme eserleri) adlı eseri 1997’ de ölümünden bir yıl sonra yayınlandı. Eleştirmenler bu kitapta şairin en güzel şiirlerinin seçildiğini özellikle kaydettiler. “Seylenme”de; 232 şiir, 8 rivayet, 28 tercüme şiir bulunmaktadır. Bu seçmeler okuyucuya şairin tarzı hakkında tam fikir veriyor. Kitabın bölümleri, kısımları, içeriği tamamen şairin kendisi tarafından seçilen şiirlerden oluştuğunu gösteriyor. “Seylenme”de yer almış ilk şiirler; şairin şahsiyeti, verimliliği, tip ve konu dünyasını anlamaya yardımcı olmaktadır.

Şairin «Sakin İsyan» külliyatı 2005 yılında Bişkek’te yayınlandı. Bu kitapta, Ş. Rahman’ın günümüze kadar yayınlanmış bir kaç şiirinin yer aldığına göre eleştirmenler için önemlidir.

Ş.Rahman şiirleri Rus, Tacik, Kırgız dillerine tercüme edildi. Aynı zamanda şairin tercümanlık faaliyeti de edebî toplum tarafından iyi kabul edildi. Okuyucular, Federiko Garsia Lorka’nın «En Kaygılı Şadlık» kitabını, Huan Raman Himenes, Rafael Alberti, Olcas Süleymanov gibi şairlerin eserlerini Özbekçe okuma imkânını buldular.

Her bir yazar hakkında onun eserlerinden bilgi edinmek mümkün oldu. Eserin kıymeti, yazarın edebiyat sahasındaki yerini belertmeye esas ölçü olmaktadır. Yazar kendi çağının vekilidir. Öyle ise, her çağın, kendi problemlerinin, güzelliklerinin de onun eserlerinde görünmesi tabiidir.

Yalnız bir kişinin değil, ancak bütün bir neslin kendine has güzel düşünme tarzı olur ve bu durum genel bakışa göre zaman zaman değişir. Edebiyat; devrini bedîi ölçülerde gösterir, genel sonuçları doğurur, hayatı objektif değerlendirmeye imkân verir. Edebiyatı yazarlar yaratır. Edebiyatın genel sonuçlarının yazarlarla doğrudan ilgili olmasıyla önemlidir.

Bu yüzden Ş.Rahman hayatı ve tarzı; 70’li- 80’li yılların yazınsal cereyanını anlamak, bu devir edebiyatı, bedîi tefekkürünü değerlendirmek, bilimsel ve kuramsal yargıya varmak yönünden önemli kaynak sayılır.

70’li-80’li yıllar nesli şiirinde sosyal konu ön plana çıktı ve o diğer devirlerden tamamen farklıydı. Bu durumun objektif ve sübjektif nedenleri vardı. Birincisi, 70’lı yılların ikinci yarısı ve 80’li yılların önceleri Sovyet Devletinde sosyo-politik durum öteki devirlerden çok farklıydı. Bu devir Sovyet hükümetinin kriz devri idi. İttifakçı cumhuriyetlerin millî benliklerini anlamaya; bağımsızlık, özgürlük yolunda ilk adımlarını atmaya başladığı devir idi. Halkın bilincinde uyumuş durumda olan millî iftihar duygularını uyandırma, benliğini anlama savaşına davet etmek; kısaca, halkı ulusal bağımsızlığa hazırlamak görevini edebiyat kendi üstüne aldı. Ayrıca, 70’li-80’li yıllar nesli bu savaşta önderlik yaptı. Bu neslin genel özelliği, şiirlerde devir ruhunu anlatmak olduğu için önemlidir.

70’li-80’li yıllar şiiri için en güncel konu anayurt konusu oldu. Ş.Rahman tarzı da böyle idi. Bu durumu edebiyatçı İbrahim Hakkulov; “Yurttan anlamak Ş.Rahman şiirinin baş konusu önder duygusudur” diyerek vurgulamaktadır. Ama şairliğinin ilk döneminde sevgi şiirlerinin çok olduğu belli oluyor. Ş.Rahman’ ın ince, temiz lirik şiirlere düşkünlüğü “İkrar” şiirinde görülebilir.

Aşk hakkında şiir yazasım geldi
Dönmek istiyorum kısa süreliğine olsa da
Her zaman ter-temiz çeşmeyi göresim geldi
Kara doruklarının kanına bakınca
Hayalci yeni yetmeye dönesim geldi
Vah, O lahzalar…

Şevket Rahman çağın kendine yüklediği görevi iyi anlıyordu, bu yüzden aşağıdaki mısraları yazmıştı.

Ben asker değildim
Şair idim ben
Şimdi şair değil, subayım.

Bu mısraları Asker Mahkam şöyle yorumluyor: « Ş. Rahman aslında ince, lirik şair idi. Ama ömrünün son yıllarında tüm istidat ve iktidarını politik şiirlere adadı. Toplumdaki olaylar; güzellik düşkünü olan şairin dilini acımasız ve amansız bir mecazla değiştirdi. Ş. Rahman’ın eserleri çok karmaşık ve zor anlaşılır olmasına rağmen halkımıza minber görevini yaptı.

Sosyal konuda yazılmış şiir, isteseniz de istemesiniz de, şairi açıkça hoşnutsuzluk, acımaz tahkir eden, kuru bir anlatıma yöneltiyor. Onun için Ş.Rahman «İkrar» şiirinde kendini subay olmaya mecbur eden takdirden şikayet ediyor ve “her zaman tertemiz çeşme” gibi gönüllere rahatlık veren saf lirik şiiri özlüyor. Anlaşılıyor ki, “karamsı olarak görünen dorukların karı” lirik şairi subay olmaya mecbur eden tarihsel durumun portesidir.

Şevket Rahman’ın içten, nefis, lirik şiirler yazan naif bir şair olduğu onun ilk şiirlerinden belliydi. İlk sevgi şiirlerinde kendi hislerini geleneksel üslupta ifade etti. Ama şairin lirik benliği gelenekler içinde kaybolmamaktadır. İlk şiirlerinde ayrılık motifleri ön plana çıkmaktadır.

Dünya hâlâ yetkinleşmemiş,
Hâlâ ortamızda koşuyor ayrılık.
Birbirimize sesleniyoruz,
Ağzımı yumar ayrılık
Nefret yaşıyor hala dünyada
Yazılmıştı hangi bir kitapta
Sevgi zamanım bekliyor
Oturuyoruz ikimiz iki kutupta.

Buna benzer şiirler; şairin hayalini sevgi ilişkilerinin değil, sevgi tasavvurlarının zapt ettiğini gösteriyor. Aslında bu sevgi büyük kalbin meyvesidir. Şair başka bir şiirinde sevgiliye baş vurup, bu aşk hazinesini herhangi bir mekânda korumak istediğini söylüyor.

Gel, gizleyeyim seni
Yüreğin en çukur yerine.
Sonra sende gizle beni
Yüreğin en çukur yerine
Bulamasın kimseler bizi…

Lirik kahramanın “kimseler” dediği aşkın düşmanları, aslında saf sevgiye gölge eden tüm hisler ve onları ortaya çıkaran durumlardır. Bu yüzden lirik kahraman sevgilisini rahatlatmaya çalışıyor.

Çok ağlama,
Başın ağrıyacak.
Gün gelir, biz mutlu olmayız
Mutluluk gelinceye kadar
Gözyaşları biterse fena olacak.
Gözyaşlarını saçma gecelere,
Saklayadur iyi günlere kadar.

Eğer bu iki şiir mukayese edilirse, onlarda bir uygunluğun var olduğu göze çarpar. «Arzu taşbehi» şiirinde “Ansızın uyanırım uykudan, yüreğin çukur yerinde ağrıya dönmüş duygudan dolayı” derken, başka bir mısrada “yüreğin en çukur yerine sevgi hislerini gizlemek istiyor”, “Gece” ve “Kimselerden” sevgilinin gözyaşlarını kıskanıyor, demektedir. Bu tasvirler Ş.Rahman’ın ilk şiirlerindeki ayrılık motifi ve güzel arzuların aydınlık teşbihi olarak yaşamaktadır.

Ş.Rahman şair olarak şekillenip, kendi üslup ve çığırına sahip çıkıncaya kadar onun şiirlerindeki sevginin mânâsı biraz değişmiştir. Şimdi şairin lirik kahramanı sevgiye, felsefi açıdan bakıyor. Bu durum “Visalsız aşk” şiirinde açıkça anlaşılmaktadır.

Alev renk
Yapraklar saltanatında
Yaprak gibi kavruk yanıyor bağrım.
Uzay gibi sessiz sonbahardan dolayı
Şefkate dönüyor üstelik kahrım.
Dilimde kaygı yok,
Gözümde yaş
Aşk ateşi yakıyor cismimi
Hayalim o kadar havalandı ki
Akıbet unuttum ismimi.

Lirik kahraman benliğini unutmaya; ruhunu dünyaya karıştırıp, onu doğanın bilge bir taşı, kalender rüzgârın dostu, karıncanın akrabası olmaya mecbur eden güç visâlsiz aşk arzusu idi. Bu arzu onun hatıralarını cümbüşe getirip, dirliğin en yüksek makamına götürüyor ve yine benliğine dönüyor. Lirik kahramanın ikrârı şiirin son mısralarında verilmiştir:

– Hey kız,
Güneş gibi batıyorum şimdi,
Güneş gibi ışıklar saçıyorsun, hey kız.
Hey kız,
Toprağa dönünce yatıyorum şimdi
Gökte gök gibi geçiyorsun, hey kız.

Önemli olan şu ki, şairin ilk şiirlerindeki lirik kahramanın duyguları derinleşerek, bu şiirde kendi gelişimine erişmiştir. Onun hayatın hakikatleriyle olan münasebetleri de olgunlaşmıştır.

Özbekçe’ye aktardığı İspanyol şairleri Federiko Garsia Lorka, Huan Ramon Himenes, Rafael Alberti’nin şiirlerinde de onun şairane tefekkürünün etkileri görülmektedir. Bu şiirlerdeki tasvir, olaylara duyulan ilgi Doğu kişisinin değil, Batı kişisinin, Batı şiirinin ölçülerine uygun düşmektedir. Buna “Kırmızı gül” şiiri güzel bir örnek olabilir:

Kırmızı gülü
Dişlemiş kız
Dişlerini kucaklıyor
Oturuyor bir testi gibi
Ebedî buzların zincirini koparıp
Sahra rüzgârına döndüm çabuk
O zaman gülümsedi kız…

Şiirin lirik kahramanı rastlaşmasa da, ona açılan kızın heyecanlarını kendi heyecanları gibi beyan ediyor. İşte bu beyan olağanüstü metafor ve mecazlarla dolu olduğundan, okuyucu okuduğu şiir metni zeminindeki gizlilikten dolayı anlayabilir. Özbek şiirinde yeni olan bu konunun köklerini İspanyol şiirinden, ayrıca Garsia Lorka’dan bulabiliriz.

Ş.Rahman şiirlerinin konu ve muhtevasını Nadır Januzak şartlı olarak üç kısma ayırıyor: “Doğa”, “Doğa ve toplum”, “Toplum”.

Ş.Rahman hangi konuyu kaleme alırsa alsın, doğa tasviri ön plana çıkmaktadır. “Gönül yurdunu doğa renkleri ile göstermeye ve doğayı gönül duyguları ile yeniden keşf etmeye çalışırken ” bu duygular; “Menzere”, “Küzey günü”, “Kumazu”, “Aliştırma”, “Hamal”, “Subhidemde yem-yeşil ağaç”, “Yaz gecesi” gibi şiirlerinde doğayla kıyas edilmektedir. Bunlardan beklenmedik felsefi fikirler doğar.

Yaz gecesi. Tatlı tatlı uyuyor bahçe
İhtiyar kocaman çınar hayale dalmış.
Giriverir bahçeye yolun kaybeden
Uyurgezer çırçıplak rüzgâr.

Bu şiirde tasvir edilen zaman; yaz gecesi, mekan ise uyumuş bahçedir. “Uyumuş bahçe” tipinde zaman ve mekân mecaz birliğini şairin bize anlatmak istediği devir ve vakayı ifade ediyor. Şair öncelikle okuyucunun dikkatini iki şeye; “hayale dalmış ihtiyar çınara” ve “bahçeye giren uyurgezer, çıplak rüzgâra” çekiyor. “Uyurgezer” kelimesi uykusu sırasında yürüyen, konuşan kimseyi anlatıyor. Şiirde rüzgârın iki çizgisi vardır.

Uyurgezer ve çıplak. O bahçeyi rahatsız edici basit rüzgâr değildir. Onun şâirane yükü vardır. Bu yük sırasıyla iki dörtlükte; “ağaç dallarının kırılması, genç elma ağacı meyvesinin sulara dökülmesi, bitkilerin göz yaşları” tasvirinde aydınlanıyor. Şiir böyle bir dörtlükle bitiyor:

Uyurgezer, serseri rüzgâra
Kızıyor; kocaman, çok yüksek
Başını sallayarak, sürekli
Dişlerini gıcırdatıyor çınar.

Şiirin muhtevasında ki ikinci mecaz anlam son dörtlükte beyan edilmiştir. Mecaz anlam; “çınarın uyurgezer, serseri rüzgâra kızıp dişlerini gıcırdatmasından” anlaşıyor. Doğa tasviri yani uyumuş baş tipi gizli sosyal anlamı da taşıyor. Eserde, devir ve mevcut sosyal hayat dalgalarının anlatıldığını hissetmek o kadar zor değildir. Basit peyzaj tasviri olan şiire, çukur sosyal mazmunu yükleyebilmek ise şairin üstün maharetinin delildir.

Demek, Ş. Rahman’ın sevgi şiirlerinde kendisine has bir gelişme mevcuttur. Şairin tarzının ilk döneminde şiirlerde ayrılık motifi, hayali visali arzu etmiş lirik kahraman tipi boy gösteriyorsa da, son dönemde lirik kahramanın sevgisi daha güçlenip, büyüyerek Yurt sevgisine dönüşüyor ve geniş anlamlı sosyal konular ön plana çıkıyor.

Kaynaklar:

Abdullaev Artiqbey. Oítkir so’z qolmasa, hech narsa qolmas. Jahon adabiyoti // 1998. 4-son (aprel). ñ B.151.
Ag’zamov Ahmed. Mas’ul so’z. ñ T.: Adabiyot ve saníat, 1987. ñ B. 102.
Fayzullo Vafo. Sahar turdim, quyoshni kutdim…î // Yozuvchi. ñ Toshkent, 1997 y. 26 mart.
Federıko Garsıa Lorka. Eng qayğulı shodlık. ñ T.: Adabiyot ve saníat
Hamdamov U. Badiiy tafakkur tadriji. ñ T.: Yangi asr avlodi, 2002. ñ B. 104-105.
Haqqulov I. Badiiy soíz shukuhi. ñ Toshkent, 1987.
Mahkam Asqar. Adabiyot ibodati (Shoir Shavkat Rahmon hayoti ve ijodiga chizgilar) // Hurriyat. ñ Toshkent, 2004 y. 22 dekabrь.
Ochil Safo. Orzular ko’kidagi shafaqlar. ñ T.: O’qituvchi, 1993. ñ 366 b.
Soínmas yulduzlar. ñ Toshkent, 2010.
Rahmon Shavkat. Ochiq kunlar: Sheírlar. ñ T.: Adabiyot ve saníat nashriyoti, 1984. ñ 72 b.
Rahmon Shavkat. Gullayotgan tosh. Sheírlar. ñ T.: Yosh gvardiya, 1985. ñ 64 b.
Rahmon Shavkat. Uyg’oq tog’lar: Sheírlar. ñ T.: Adabiyot ve saníat nashriyoti, 1986. ñ 192 b.
Rahman Shavkat. Hulvo: Sheírlar. ñ T.: Yosh gvardiya, 1987. ñ 64 b.
Rahmon Shavkat. Saylanma. ñ T.: Sharq, 1997. ñ 384 b.
Rahmon Shavkat. Sokin isyon. Sheírlar. ñ Bishkek: 2005. ñ 132 b.

08

(Tashriflar: umumiy 168, bugungi 1)

Izoh qoldiring