Ersin Teres
Doğu Türkçesinin Sultan Şairi: Hüseyin Baykara
Edebiyat deryamızın müstesna dimağları arasında sultan-ı şuara diye nitelendirebileceğimiz pek çok isim olduğu gibi hükümdar olup şiir iklimlerinde at koşturan şahsiyetler de vardır. Bu şahsiyetlere daha çok Batı Türkçesi alanında rastlarız ya da daha çok Batı Türkçesiyle eserler teşekkül ettirenleri biliriz. Bu edebi hükümdarlar arasında Muradî mahlaslı II. Murad’ı, Avnî mahlaslı Fatih Sultan Mehmet’i, Adlî mahlaslı II. Bayezid’i, Muhibbî mahlaslı Kanuni Sultan Süleyman’ı, Adnî mahlaslı Sultan III. Mehmed’i, Bahtî mahlaslı I. Ahmed’i, Farisî mahlaslı II. Osman’ı, Necib mahlaslı III. Ahmed’i, Cihangir mahlaslı III. Mustafa’yı ve İlhamî mahlaslı III. Selim’i saymak mümkündür.
Batı Türkçesi diye nitelendirebileceğimiz Osmanlıca ile kalem oynatmış bu sultanların yanında Doğu Türkçesinin bir parçası olan Çağataycayla da kalem oynatmış sultan şairler vardır. Çağatay dilinin teşekkülüne büyük katkı sağlamış sultan şairler bir yandan devletlerini idare etmeye çalışırken diğer yandan edebî ve kültürel faaliyetlerden uzak durmamışlar, sözün gücünü hissedip kendileri de sözün yazıya geçirilmesinde öncü rolü üstlenmişlerdir. Bunlar arasında Ali Şir Nevâî’nin yakın dostu Hüseyin Baykara’yı, Babürlüler devletinin hükümdarı Babür Şah’ı, Ubeydullah Han’ı, Şeybânîler hükümdarı Şîbân Han’ı ve Ömer Han’ı sayabiliriz. Bu makalemizde bu sultan şairlerden Hüseyin Baykara hakkında bilgi vereceğiz.
Ali Şir Nevâî’inin en yakın dostudur Hüseyin Baykara. Hicri 842’de (Haziran-Temmuz 1438) Herat’ta1 doğmuştur. Anne ve babası Timur soyundandır. Babasını küçük yaşta kaybetmiş, bu yüzden eğitimini dedesi Baykara’nın yanında tamamlayabilmiştir. On dört yaşına geldiğinde Horasan’da hüküm sürmekte olan Ebü’l-Kâsım Bâbür Mirza’nın hizmetine girmiştir. Ebü’l-Kâsım Bâbür Mirza’nın2 hizmetinde olduğu dönemde onunla beraber seferlere katılmış, devlet yönetimi için gerekli eğitim ve tecrübeyi bu dönemde edinmiştir.
Baykara bir süreliğine de amcası Muizzüddin Sencer’in yanında kalmış ve bu sıralarda da onun kızı Hatice Bike Sultan’la evlenmiştir. Ancak bir süre sonra amcasıyla arası bozulmuş ve tekrar Hârizm’e dönmek zorunda kalmıştır. Hârizm’de yoğun faaliyetler içinde bulunarak orada bir emirlik kurmaya çalışmıştır. Daha sonra Horasan’da Timurlu Hükümdarı Ebû Said Mirza Han’ın hâkimiyetinde bulunan topraklara hücum eden Hüseyin Baykara, Ebû Said’in hicri 873’te (1469) vefatı üzerine Horasan’ın o devirdeki başkenti Herat’ı ele geçirmiş ve adına hutbe okutarak hükümdarlığını ilan etmiştir.3
Hüseyin Baykara’nın hükümdarlık yıllarının bir kısmı da en büyük rakibi olan Yâdigâr Mirza ile çekişmeyle geçmiştir. Baykara sonunda Yâdigâr Mirza üzerine bir sefere çıkmış, uzun uğraşlar sonucunda bu mücadelede galip gelmiş, Yâdigâr Mirza’nın üzerine yürüyerek onu geri çekilmek zorunda bırakmıştır.
Bu muzafferiyet onun siyasi geleceği için çok önemlidir, ancak çıkılan bu sefer sırasında Herat’ta ayaklanmalar çıkmıştır. Hüseyin Baykara şâir ve devlet adamı Ali Şir Nevâî’yi bu işi soruşturmakla görevlendirmiştir. Ali Şir Nevâî de Herat’a gelerek duruma hâkim olmuştur. Baykara, Yâdigâr Muhammed Mirza’ya üstünlük sağlayarak Herat ve civarına hakim olmuştur. Daha sonra hakimiyet bölgesini batıda Bitâm ve Dâmegân’a doğuda Gazne ve Belh’e, kuzeyde Hârizm’e ve güneyde Kandehar’a kadar genişletmiştir.
Hüseyin Baykara döneminde toprakların oldukça genişlemesine ve refah seviyesinin yükselmesine rağmen devlet içindeki iç çekişmeler, siyasi çatışmalar, devlet adamları arasındaki siyasi rekabet gibi sebeplerle pek çok siyasi, idari ve askeri zorluklarla karşılaşılmıştır. Bu sorunların çözümü konusunda yanlış adımların atılması kurulan siyasi otoritenin çok da uzun ömürlü olamamasına sebep olmuş, Hüseyin Baykara’nın vefatından sonra devlet çok kısa bir süre daha varlığını sürdürmüş ve Özbek Hükümdarı Muhammed Şîbân Han tarafından 1507’de Horasan’daki Timurlu hanedanına son verilmiştir.4
Hüseyin Baykara hem iyi bir hükümdar hem de iyi bir ediptir. Onun için Ali Şir Nevâî’den sonra devrinin en önemli şairi demek herhâlde çok da yanlış olmaz. Saltanatı sırasında sanatkarlara büyük önem vermiş, onları sarayında himaye etmiş, Herat’ın bir kültür ve sanat merkezi hâline gelmesi için büyük gayretler sarfetmiştir. Himaye ettiği büyük sanatkarlar ve ilim adamları arasında kendisinin divan beyi nişancısı ve nedimi olan Ali Şir Nevâî’yi, ünlü mutasavvıf şair Molla Abdurrahman-ı Câmî’yi, Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’yi, Hâmidî, Hâtifî, Hilâlî, Bennâî, Asafî, Seyfî-i Buhârî, Molla Muhammed-i Bedahşî, Ahî gibi şair ve edipleri sayabiliriz. Bunlar arasında özellikle Ali Şir Nevâî onun hem en yakın dostu hem de sırdaşı olmuştur.
Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevâî’yi himaye ederken, Ali Şir Nevâî de bu değerli dostundan pek çok eserinde bahsetmiş, onun için kasideler kaleme almıştır.
Ali Şir Nevâî, ilk divanı olan Bedayiu’l-Bidaye’yi, Hüseyin Baykara’nın isteği üzerine tertip etmiştir. Daha sonra da Hüseyin Baykara’nın hazineleri için Nevadirü’n-Nihaye adını verdiği ikinci divanını düzenlemiştir. Hüseyin Baykara bir süre sonra da kendisinden Emir Hüsrev gibi divanlarının sayısını dörde çıkarmasını isteyince de daha önce yazdığı beyitleri ve matlaları birer şiir biçiminde tertip edip yeni şiirler meydana getirmiş, ilk iki divanında bulunan şiirleri yeni meydana getirdiği şiirlerle birleştirip bütün şiirlerini dört divana ayırmıştır. Bu dört divanın hepsine birden Hazainü’l-Maânî5 adını vermiştir.
Ali Şir Nevâî’nin Hüseyin Baykara için yazdığı kasideleri de vardır. Bunlardan biri Bedayiü’l-Vasat adlı divanın sonunda yer alan 90 beyitlik Bayramiye Kasidesidir.
Çün nihan kıldı turunc-ı mihr Rahşan talatın
Aşkar itti felek bir tavk-ı gabgab heyetin
Bes hayal-i ruşeni irdi veli andak dakik
Kim nazar-gah anlar irdi geh yok anın dikkatin
İylemekke tehniyet ‘arzını baram çeşnide
Şeh vücudı çün müşerref kılsa taht-ı şevketin
Kaysı şah ol kim ezeldin hakka ol irmiş murad
Halk kılmakka selatin gevherinin hilkatin6
Ali Şir Nevâî’nin Hüseyin Baykara’dan bahsettiği diğer iki önemli eseri de Seb‘a-yı Seyyare ve Sedd-i İskenderi adlı mesnevileridir. Seb’ay-yı Seyyare’de Baykara’nın soyundan bahsetmiştir, Sedd-i İskenderi’nin ise IX. bölümünde yine Baykara’yı anlatmıştır. Sedd-i İskenderi’de İskender Türk hakanının vasıflarını taşımaktadır. Bu hakan da Hüseyin Baykara’dır.
Mizânü’l-Evzân da Nevâî’nin Hüseyin Baykara’dan bahis açtığı bir diğer eserdir. Mizanü’l-Evzan’ı yayıma hazırlayan Kemal Eraslan, Mizânü’l-Evzân’da Hüseyin Baykara’dan söz açılan kısmı şöyle özetler:
“Nevâyî risâlesine Allah’a hamd ve şükür ile başlayıp sözü Hüseyin Baykara’ya getirip onun teşvik ve himayesi ile nazmın her türünde ve şiirin her sınıfında Acem şairleri ve Fars fasihleri ne çeşit eser vermişlerse, kendisinin de Türk dili ve Çağatay lafzı ile aynı şekilde eser verdiğini bildirir. Bundan sonra Hüseyin Baykara’nın meclislerinin, zamanın şair ve ediplerinin toplanma yeri olduğunu ve meclislerde daima nazım ve nesirden söz edildiğini, Hüseyin Baykara’nın da hassas, ince düşünceli bir sanatkâr olduğunu, bu sebeple sanatkârlara değer verip himaye ettiğini, buna delil olarak Hüsrev-i Dihlevî’nin şiirlerini toplatıp gayet güzel cedvel ve tezhipli olarak yazdırdığını, o zamana kadar kimsenin düşünemediği bir şekilde her şiirin başına bahrini ve veznini ilave ettiğini anlatır”.7
Nevâî, şairler tezkiresi olan Mecalisü’n-nefais adlı eserinin sekizinci meclisini ona ayırmıştır. Orada da “saltanat denizinin parlak parlak ve iri incisi, hilafet göğünün cihanı aydınlatan güneşi, cömertlik havasının cevher yağdıran bulutu, kahramanlık ordusunun hünerli aslanı, adalet çimeninin dik boylu servisi, mürüvvet madeninin seçkin incisi, fesahat aleminin nükte ile sihir göstericisi, belâgat cihanının incelik ile mucize ortaya koyucusu” gibi ifadelerle Hüseyin Baykara’yı göklere çıkartmış, süslü nesrin en güzel örneklerinden birini sergilemiştir. Bu güzel ifadelerden sonra da Hüseyin Baykara divanında bulunan gazellerin matla beyitlerini vermiş onlar üzerine yorunlarda bulunmuştur.8
Nevâî, bu eserleri dışında Nazmü’l-Cevâhir, Leylî vü Mecnûn, Hayretü’l-Ebrar, Târîh-i Mülûk-ı ‘Acem, Münşeat ve Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eserlerinde de çeşitli vesilerle Hüseyin Baykara’dan bahsetmiş, kimi zaman onu öven bir kaside, kimi zaman onun hakkında bir mesnevi, kimi zaman bir rubai, kimi zaman da ona bir mektup yazmıştır.
Hüseyin Baykara, yukarıda da belirttiğimiz gibi devrinin en önemli şairlerindendir. Ali Şir Nevâî gibi bir şiir dehasının ondan bu kadar çok söz etmesi hemen her eserinden ona dair güzel ifadeler kullanması bunun en açık göstergesi olsa gerektir. Bu değerli şairin iki önemli eseri bulunmaktadır. En önemli eseri Divanıdır. Şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanmıştır. Divanında yer alan şiirlerin büyük bir bölümü gazel tarzında yazılmış, aşktan ve yaşadığı hayatın çeşitli meselerinden bahseden şiirlerdir. Divanda genellikle aruzun fa’ilatün fa’ilatün fa’ilatün fa’ilün veznini kullanmıştır. Divan’ın toplam 21 nüshası bulunmaktadır.9
Baykara Divanı üzerine yapılan ilk yayında Özbek şair Fıtrat’ın kütüphanesinde bulunan nüsha esas alınmıştır. 1926 yılında Bakü’de yapılan bu yayın Ali Asgar Hikmet tarafından Arap alfabesi ile matbu olarak neşredilmiştir. Bir diğer yayın da 1967 yılında Muhammed Yâkub Vâhidî Cûzcânî tarafından Kâbil’de yapılmıştır. Türkiye’de Hüseyin Baykara Divanı üzerine yapılan ilk yayın ise İsmail Hikmet Ertaylan’a aittir. Ertaylan, İstanbul Ayasofya Kütüphanesi 3911 numarada kayıtlı Divan nüshasının tıpkıbasımını 1946’da İstanbul’da yayımlamıştır. Baykara Divanı üzerine yapılan bir diğer çalışma da Kemal Eraslan’a aittir. Kemal Eraslan, Baykara Divanından seçtiği elli şiiri günümüz Türkçesine aktararak vermiştir. Baykara Divanı üzerine yapılan son çalışma ise Talip Yıldırım’a aittir. Talip Yıldırım, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin) üzerine bir doktora tezi hazırlamıştır, ancak bu tez henüz yayımlanmamıştır.10
Hüseyin Baykara’nın diğer eseri ise Risâle-i Sultan Hüseyin Baykara’dır. Hüseyin Baykara, yedi bölümden oluşan bu eserinde sırasıyla kendini, nesebini, dervişlere gösterdiği saygıyı, adalete düşkünlüğünü, kurduğu vakıfları, Molla Câmî’ye gösterdiği hürmeti, şairleri himaye ettiğini ve Nevâî’nin faziletlerini anlatmıştır. Bu risâle, 1945’te İsmail Hikmet Ertaylan tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Eserin iki nüshası bulunmaktadır. Bu iki nüsha karşılaştırmalı olarak Bilal Yücel tarafından 1996’da yayımlanmıştır.11
Hüseyin Baykara sadece hükümdarlığı ve şairliği ile önemli bir şahsiyet değildir. Sanatkarları koruması ve yönettiği toprakları imar edilmiş birer şehir hâline dönüştürmesiyle de tarih sahnesinde yerini almış bir değerli devlet adamıdır. Onun döneminde Herat bir kültür merkezi olmuş, burada pek çok sanatkar ve ilim adamı yetişmiştir. Bu dönemde yalnızca edebiyat alanında değil, tezhip, minyatür ve cilt sanatında da büyük ilerlemeler kaydedilmiş, Herat tezhip okulu tezhip sanatının altın devrini teşkil etmiştir. Daha sonra bu okul, Osmanlı tezhip sanatının gelişmesinde de etkili olmuştur.
Hüseyin Baykara’nın himayesinde Ali Şir Nevâî, Molla Câmî, Gulâm Şâdî, Hüseyn-i Vâiz, Kul Muhammed-i Ûdî ve daha pek çok sanatkârın çalışmaları sonucu musikide önemli bir yeri olan “Herat Mûsikî Okulu” doğmuştur. Yine bu dönemde Hüseyin Baykara’nın gayretleriyle Cihânârâ Sarayı, Şifâiye tıp okulu ve hastane inşa edilmiş, imar faaliyetlerinde de epeyce ilermeye kaydedilmiştir. Hüseyin Baykara devlet işleriyle meşgul olduğu meclisler dışında sanat, kültür ve edebiyatın konuşulduğu sohbetlere bizzat iştirak etmiş, kendinden sonraki saray yönetimlerine örnek teşkil edecek bir meclis ortamı oluşturmaya çalışmıştır. “Hüseyin Baykara Divanı” ya da “Hüseyin Baykara Meclisi” diye meşhur olan bu kültür ortamları pek çok saray için örnek meclisler olmuştur.
Kaynaklar:
Algar, Hamid, Ali Alparslan, “Hüseyin Baykara”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 18, Ankara, 1998, s. 530-532.
Ali Şir Nevâî, Bedayiu’l-Vasat, Üçüncü Divan, haz. Kaya Türkay, TDK, Ankara, 2002.
Ali Şir Nevâî, Mecalisü’n-nefâis, haz. Kemal Eraslan, TDK, Ankara, 2001.
Ali Şir Nevâî, Mizânü’l-Evzân, haz. Kemal Eraslan, TDK, Ankara, 1993.
Eraslan, Kemal, Hüseyn-i Baykara Dîvânı’ndan Seçmeler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987.
Ertaylan, İsmail Hikmet, Türk Edebiyatı Örnekleri V- Divan-ı Sultan Hüseyn Mirza Baykara “Hüseyni”, İ.Ü. Yay. İstanbul, 1946.
Hofman, H. F., Turkish Literature a Bia-Bibliographical Survey, Utrecht, 1969, Section III, Part I, Volume 1-3.
Yıldırım, Talip, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2003.
Yücel, Bilal, “Hüseyn-i Baykara Risâlesi’nin Uzak İki Nüshası”, Türklük Bilimi Araştırmaları II, Sivas 1996, s. 69-70.
Dipnotlar:
1. Herat, Afganistan’ın batısında yer alan bir şehirdir. Tarihi antik çağlara kadar dayanmaktadır.
2. Ebü’l-Kâsım Bâbür Mirza, 15. yüzyılın ikinci yarısında Herat’a hakim olan hükümdarlardan biridir.
3. Hamid Algar, Ali Alparslan, Hüseyin Baykara, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara, 1998, c. 18, s.530-532; Talip Yıldırım, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003.
4. Hamid Algar, Ali Alparslan, Hüseyin Baykara, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara, 1998, c. 18, s.530-532; Talip Yıldırım, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003.
5. Hazainü’l-Maânî, anlam hazineleri manasına gelmektedir. Ali Şir Nevâî’nin Garâibü’s-Sığar, Nevâdirü’ş Şebâb, Bedâyiü’l-Vasat ve Fevâidü’l-Kiber adlı divanlarının genel adıdır .
6. Ali Şir Nevâî, Bedayiu’l-Vasat, Üçüncü Divan, haz. Kaya Türkay, TDK, Ankara, 2002.
7. Ali Şir Nevâî, Mizânü’l-Evzân, haz. Kemal Eraslan, TDK, Ankara, 1993, s. 7.
8. Ali Şir Nevâî, Mecalisü’n-nefâis, haz. Kemal Eraslan, TDK, Ankara, 2001, s. 525-573.
9. Divan nüshaları hakkında daha fazla bilgi için bkz. Talip Yıldırım, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003; İsmail Hikmet Ertaylan, Türk Edebiyatı Örnekleri V- Divan-ı Sultan Hüseyn Mirza Baykara “Hüseyni”, İ.Ü. Yay. İstanbul, 1946; H. F. Hofman, Turkish Literature a Bia-Bibliographical Survey, Utrecht, 1969, Section III, Part I, Volume 1-3, s. 215-218.
10. İsmail Hikmet Ertaylan, Türk Edebiyatı Örnekleri V- Divan-ı Sultan Hüseyn Mirza Baykara “Hüseyni”, İ.Ü. Yay. İstanbul, 1946; Hamid Algar, Ali Alparslan, Hüseyin Baykara, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara, 1998, c. 18, s.530-532; Kemal Eraslan, Hüseyn-i Baykara Dîvânı’ndan Seçmeler, Kültür ve Turiz Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987; Talip Yıldırım, Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003.
11. İsmail Hikmet Ertaylan, Türk Edebiyatı Örnekleri II, Risâle-i Sultan Hüseyin Baykara, İstanbul, 1945; Bilal Yücel, Hüseyn-i Baykara Risâlesi’nin Uzak İki Nüshası, Türklük Bilimi Araştırmaları II, Sivas 1996, s. 69-70.
BAYKARA’DAN BEYİTLER:
Işkdın kildi başımga anca sa’b hâl
Kim anı Ferhat bile Mecnun kıla almaş hayâl.
Çün köngülde koymadıng ârflm u sabr u akl u hûş,
İmdi ey zalim bukişverde ni garet kılğa sin!
Ahım allıda savuk salkın sin ey dûzeh otı
Her dem er yüz katla izhâr-ı hararet kılga sin!
Ey Hüseynî kiçgüm ışkıdın ki mühlikdür diding
Yahşırak ger imdi tağyîr-i ibaret kılğa sin.
—
BUGÜNKÜ TÜRKÇE İLE:
Aşktan geldi benim başıma onca kötü hâl,
Ki Ferhat ile Mecnun (bunu) hayâl bile edemez.
Gönülde bırakmadın huzur ve sabır, akıl ve idrak
Şimdi, ey zâlim, neyi yağmalayacaksın?
Ahimin yanında sen ey Cehennem odu
Her dem yüz kat hararet çıkarsan, yine serin, soğuk kalırsın.
Ey Hüseyni, helak edici aşkından vazgeçeceğim dedin,
İyisi şu olur ki, şimdi sen (asıl) bu sözünden vazgeç.